Kronolojik olarak İnsan Kaynakları’nın yolcuğuna bakacak olduğumuzda; ilk olarak Endüstrinin başlangıcı ile birlikte İdari Yönetim kavramı ortaya çıkmıştır. Köyden kente göçün yoğun olduğu sefaletin hakim olduğu bu dönemde; ilk defa iş etüdleri, işin parçalanması, parça başı ücretler gibi kavramlar gündeme gelmiştir.
Bunun akabinde 2. Dünya Savaşı ile birlikte İdari Yönetim kavramı yerini Personel Yönetimi’ne bırakmıştır. 2. Dünya Savaşı sonrasında sistem arayışları başlamış, ortam iyileştirme, işe uygun adam seçme ve ergonomi gibi konular gündeme gelirken fonksiyonel organizasyon, eğitim ve iş tanımları gibi kavramlar ilk defa gündeme gelmeye başlamıştır. 1968’den sonra ise İnsan Kaynakları Yönetimi kavramı oluşmuştur.
Bu yıllarda özgürlük söylemleri, hippilik gibi akımlar gündemde iken insan ihtiyaçları, motivasyon teorileri ve eğitimin verime katkısı gibi kavramlar somutlaşıp önem kazanmıştır. “Bulgular “personelden insan kaynaklarına geçiş” iddiasının Türkiye’ye 1980’lerin sonlarına doğru nüfuz ettiğini, incelenen konular ve bakış açılarına da bazı etkiler yaptığını göstermektedir.
Personel bilgisinin evrenselliği, Türkiye ortamını anlama, çalışmaların niyeti gibi yönlerdense alanın köklerinden gelen özelliklerinde sınırlı değişiklikler olduğu görülmektedir. Disiplinin kamu ve işletme yönetimi tarafları arasında da özellikle bakış açıları, evrenselci varsayımların yaygınlığı ve Türkiye’yle bağ kurma şekli açısından bazı farklar bulunmuştur”. 1990 yılından sonra ise İnsan Kaynakları Yönetimi daha çok kişisel gelişim, yeterlilikler, vizyon paylaşımı, liderlik, takım ve sinerji anlayışı gibi konulara odaklanmış, öğrenen yapı ile liderlerin yöneticilik vasıflarına değinilmiştir.